Bergama'nın ardından 🏛️
Bergama Tiyatro Festivali'nin gönüllüleriyle konuştuk ve Bergama'dan bana kalanları kayıtlara geçirdik.
Merhaba,
Nasılsınız? Uzun zamandır görüşemedik. Eylül geldi; yeni sezon başlıyor. Benim için yeni yıl ocak ayında değil, her zaman eylülde başlar. Bu hissi sadece benim yaşamadığımı biliyorum.
Bu yaz ilk kez Bergama’ya gittim. Üç gün boyunca Bergama Tiyatro Festivali için ordaydım, döndüm ama aklım hâlen orda. Akropol’ü gezerken öyle bir büyülendim ki günlerdir arkeologların videolarını izliyor, yazılarını okuyorum. Antik kenti anlamanın kıyısından bile geçemediğimi hissediyorum. Buna rağmen Korhan’ı dinlerken öyle bir an yaşadım ki sanki şifalandım.
“Yediğin içtiğin sende kalsın gördüklerini anlat” derler ya bu gezide ikinci sırada yediklerim ve içtiklerim var. Tarihi bir gastronomi turuna çıktım. Hani “nerde o eski domatesler, peynirler, simitler, helvalar, köfteler ve limonatalar” diyorduk ya buldum.
Şehrin taşıdığı kocaman tarih bir yana, sanki zaman 2000’lerin başında kalmış gibiydi
-iyi anlamda.- Sokaklarda yürürken önüme çıkan kırtasiyelerde HEPSİ kapaklı defterleri, kalemleri görmek beni bir anda ortaokul yıllarıma götürdü.
Bu yıl festival "Dönüşüm" temasıyla kent ve kentli ile büyüyen, yenilenen bir hikâye için yola çıkmıştı bunu üç gün boyunca yakından görmek yerelde gerçekleşen her festivale dair "başka türlü de mümkünmüş" dedirtti. Bergama gençleri ve halkı tiyatro için bu dönüşümün tam kalbinde yer aldılar. Bu yüzden ben de sorularımı Bergama Tiyatro Festivali'nin gönüllülerine sordum.
Seneye tekrar buluşmak üzere Bergama.
Ece
Aykan Akçay, 31 yaşında bir çiftçi ve aşçı. Gastronomi, özellikle ilgilendiği alanlardan biri. Bunun yanı sıra ekstrem sporlarla uğraşmayı ve genel anlamda sanatla ilgilenmeyi seviyor. Sosyal sorumluluk projelerinde yer almak ise ona iyi hissettiriyor.
Canan Aydın, 19 yaşında öğrenci. Bergama Tiyatro Festivali’nde bu yıl dördüncü senesi. Düzce Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’nü kazandı. Aynı zamanda gitar çalıyor.
Didem Çetin, Karadeniz Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü mezunu, 26 yaşında bir kimyager. Ancak mesleğinin yanında hayatının önemli bir bölümünü tiyatroya ayırıyor; amatör tiyatro oyuncusu. 2021’den bu yana Bergama Tiyatro Festivali’nde gönüllü olarak yer alıyor. İlgi alanları arasında amigurumi örmekten dikiş dikmeye, kendi kıyafetlerini tasarlamaktan farklı uğraşlara kadar birçok şey bulunuyor.
Hüseyin Savcı, 2004’te Konak’ta doğdu. Küçük yaşlarda tiyatro ile tanıştı ve ilk sahne deneyimini Akrapol Tiyatrosu’nda yaşadı. Bir süre ara verdikten sonra, yaklaşık dört yıl önce büyüdüğü şehir Bergama’da tiyatroya yeniden döndü. Bu süreçte birçok farklı projede, festivalde ve kamera önünde yer alma şansı buldu. Sanat yolculuğunu arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Tiyatropolis ile sürdürdü. Doğaçlama tiyatroya olan ilgisi, onu Tiyatro KA ile buluşturdu ve bu sayede İzmir sahnelerine adım attı. Şu anda İzmir’de yaşıyor, tiyatro eğitimine ve sahne çalışmalarına aktif olarak devam ediyor.
Sıdal Gümüş, 27 yaşında. Laborant ve sağlıkçı olmasına rağmen mesleğini aktif olarak icra edemiyor. Seyahat etmeyi, özellikle de tarihi yerleri ziyaret etmeyi büyük bir zevk olarak görüyor. Bunun yanı sıra yazı yazmak ve karakalem çalışmaları yapmak da ilgi alanları arasında yer alıyor.
1) Festivalde gönüllü olmaya nasıl karar verdiniz, sizi bu sürece dahil eden şey neydi?
Aykan Akçay: Benim festival sürecim biraz kader gibiydi. 2021’de böyle bir festival olduğundan haberim oldu ve izleyici olarak katıldım sonra Berksav ile birlikte bir tiyatro oyunu yaptık daha sonrasında festivalde bir zeytin ve zeytinyağı kültürü atölyesi yaptım. Geçen sene iyice ekibin içine girip saha operasyonun yönetimini üstlendim, bu sene de yine saha ve operasyonda festivalin akışının önüne çıkabilecek tüm pürüzlere anında müdahale için ekip arkadaşlarımla birlikte bir koşturdum. Ayrıca kurduğum bir hayali “katılımcılar için tarihi bir gastronomi turu deneyimi tasarlamak” festivalin imkanları sayesinde gerçekleştirme fırsatı buldum.
Canan Aydın: Festival ekibine abim Cihan Aydın sayesinde katıldım. O da 2021 yılında gönüllü olarak katılmıştı. 2022 yılında ise onun sayesinde bu ailenin bir parçası oldum.
Didem Çetin: 2018’de festivalin ilk senesinde birkaç etkinliğe katıldım ve gerçekten büyülendim. O an içimden “Ben de bunun bir parçası olmalıyım” dedim. Çünkü çocukluğumda annemle babam beni Şen Sineması’na götürür, Sinan Bengier gibi oyuncuların oyunlarını izlerdik. İşte o heyecanı yıllar sonra festival sayesinde yeniden hissettim. 2021’de gönüllü olarak katıldım ve bu defa sadece izleyen değil, yapan tarafta olmanın büyüsünü yaşadım. Hatta amatör tiyatroya başlamamın da sebebi oldu. Festival benim için hâlâ sadece bir etkinlik değil; hayatımda kocaman bir dönüm noktası.
Hüseyin Savcı: Festivalde gönüllü olma kararım, tiyatroya olan ilgimi farklı yönlerden geliştirmek ve üretim sürecinin her aşamasında bulunmak isteğimden kaynaklandı. Ayrıca bu süreç, hem mesleki hem kişisel anlamda bana katkı sağlayacağını düşündüğüm bir deneyim oldu.
Sıdal Gümüş: Bir Bergamalı olarak bu festival bana nefes alacak bir alan açtı. İlk senem 2022 idi. İnternet üzerinden açık çağrıyı görüp başvuru yaptım ama tabii Mabel Matiz hayranı olarak da o sene orada olmak çok istemiştim ve kabul edilmek beni mutlu etti.
2) Festivalin ilk günü hissettiğiniz duygular nelerdi, festivalin sonunda bu duygular nasıl değişti?
Aykan Akçay: Festivalin ilk günü daha önceki senelerde bizimle profesyonel olarak çalışanların haricinde daha çok yerelden arkadaşımı görmek açıkçası beni heyecanlandırdı. Son gün ise işlerin tamamen yolunda gitmesi ve o müthiş yorgunluğun ardından gelen başarmış olmanın keyfi paha biçilemezdi.
Canan Aydın: 2022 yılında festivale ilk kez katıldığımda çok heyecanlı, endişeli ve meraklıydım. Çünkü ilk defa böyle bir organizasyonun içinde yer alıyordum ve açıkçası ne ile karşılaşacağımı ve ne yapacağımı bilmiyordum. Ama festival başladığında ve en son güne geldiğimizde aslında gözümde büyüttüğüm kadar bir şey olmadığını, bunun bir ekip işi olduğunu fark ettim. Ve süreçten çok keyif aldığımı anladım. Festival bitiminde kendi kendime "Canan kesinlikle seneye de bu ekibin içinde yer almalısın” demiştim. Devamında 2023, 2024 ve 2025 yıllarında az çok süreci bildiğim için daha özgüvenli bir şekilde dahil oldum festivale ve süreç içinde daha fazla sorumluluk aldım. Bu durumda ise daha çok emek vermemi, emeğimin karşılığını alarak keyif almamı sağladı. Kısaca ben Bergama Tiyatro Festivali'ne her sene büyük bir heyecanla başlayıp büyük bir keyifle bitiriyorum.
Didem Çetin: Gençlik inisiyatifine dahil bir festivalci olarak festival benim için ilk gösteriden çok önce başladı. İlk başlarda tecrübesizliğimden dolayı gözüm çok korkmuştu, tanımadığım bir ortamdaydım ve altından kalkamayacağımı düşünüyordum. Ancak sonrasında burasını evim, ailem gibi hissetmeye başladım. Önceden gözümü korkutan işlere, durumlara neredeyse bağımlı hâle geldim.
Hüseyin Savcı: Başta heyecan ve belirsizlik, sonunda mutluluk ve büyük bir ait olma hissi.
Sıdal Gümüş: İlk günden bu yana şu his hiç eksilmedi. Tüm BTF ekibini tanıdıkça kendimden bir parça buldum. Tamamlanma enerjisi oluştu bende. Birlikte bir etkinliğe emek vermek ve sunmak, bunu ayrıca yaşadığım yerde yapmak beni ayrıca değerli hissettirdi.
3) Festivalin kentteki gündelik hayatı değiştirdiğini ya da dönüştürdüğünü hissettiğiniz bir an oldu mu?
Aykan Akçay: Evet defalarca oldu. Bu sene esnafın ve Bergama halkının festivali ne kadar benimsediğini çok daha net gördüm, yardım etme konusunda resmen bir yarış vardı bu da bana ayrıca motivasyon sağlayan önemli bir etkendi. Yere düşen afişi tekrar yapıştıran bir yerli, acil vantilatör ihtiyacımızı belirttiğimizde isterseniz iki tane alın diyerek yüce gönüllülükle karşılayan bir züccaciye, tüm tadım turunun ürünlerini sağlayan esnaflarımız ve bizi misafir eden mekân sahiplerinin festivali sahiplenmeleri benim için duygu dolu birçok anı oldu.
Canan Aydın: Festival gündelik hayatta ilk olarak farkındalık yarattı bence. Çünkü Bergama halkının böyle bir etkinliğe ihtiyacı vardı. Bu ihtiyaçlarının böyle bir ekip ve festivalle karşılandığını görünce ellerinden gelen her türlü desteği verdiklerini bizzat gördüm. Hatta etkinlik sırasında bazı katılımcılar gelecek yıllarda nasıl bu ekibin ve etkinliğin içinde olabileceklerini sorup benden bilgi aldılar. Ailemiz giderek büyüyecek, inanıyorum!
Didem Çetin: Her ne kadar Bergama binlerce yıl önce, bir medeniyetin kültür, sanat ve bilimin önderliğindeki başkenti olmuş olsa da artık küçük bir şehir. Bergama Tiyatro Festivali (BTF) ise şehrin kültür, sanat açısından eski haline dönmesi için sarsan bir el. Yerel halk da binlerce yıl önceki Bergama'yı BTF sayesinde hissediyor ve bu his, bu sene gençler aracılığıyla geldi. İroni bu ya, geçmişle gençler aracılığıyla barıştı Bergama. Artık yerel halk biz gençlere soruyor. Bir an değil birçok defa yerel halkın benden ve ekip arkadaşlarımdan festivalle ilgili yardım, bilgi istediğine şahit oldum. Gözümde gelenekçi olarak etiketlediğim Bergama, festivalle birlikte bebek adımlarıyla da olsa dönüştü
Hüseyin Savcı: Çamlıpark’ta sahnelenen bir gençlik oyununu izlerken teyzelerin heyecanla telefonlarını çıkarıp video çekmeleri ve kahkahalarla gülüşleri, festivalin ne kadar da kente dokunabildiğini gösteren çok tatlı bir andı benim için.
Sıdal Gümüş: Bunu bu sene çok iyi hissettim. Etkinlik kapsamında görevim Bergama müze turu etkinliğindeydi. Yoğun bir kalabalık vardı, buradaki ve dışarıdan gelen misafirlerimiz de bu festivale değer verdiğini ve etkinlikleri iyi bir şekilde takip ettiğini bize gösterdi.
4) Bu gönüllülük deneyimi kendinize dair bir özelliğinizi keşfetmenizi sağladı mı?
Aykan Akçay: Her şeyden önce bu festivalde herkes uğraştığı işle ilgili gerçekten güzel tecrübeler kazandı. Tabii ki ben de böyle bir işin bir parçası olarak tanıştığım ve etkileşimde bulunduğum insanlardan oldukça fazla deneyimler kazandım. Takımdaşlık ruhunu hissetmek de başlı başına bir kazançtı.
Canan Aydın: Bu gönüllülük deneyimi en başta bana özgüven sağladı. Çünkü festivale ilk defa katıldığımda 16 yaşındaydım ve sosyal ortamlarda aşırı çekingendim ve iletişim kuramazdım. Hatta ilk senemde gönüllü ekibiyle bile düzgün bir iletişim kuramamıştım bu özgüvensizliğim yüzünden . Ama şimdi 19 yaşındayım ve daha özgüvenli yaklaşabiliyorum olaylara. Sorumluluk alabiliyorum. İletişim kurmaktan çekinmiyorum. Bir konu hakkında tartışmaktan çekinmiyorum. Ortaya fikir attığımda beni yargılarlar mı demiyorum. Kısaca bu gönüllülük bence özgüven ve iletişim becerisi kazandırdı.
Didem Çetin: Kendimi baştan tanımama vesile oldu diyebilirim. Çoklu, analitik düşünebildiğimi farkettim. Multitask çalışabileceğimi gördüm. Özellikle de hiçbir zaman bu kadar soğukkanlı olabileceğimi tahmin etmezdim.
Hüseyin Savcı: Bu süreçte kendime dair en çok fark ettiğim şey, insanların bir araya geldiğinde neler başarabileceğine olan inancım oldu. Dayanışmanın içinde, sabırlı ve üretken yanımı keşfettim.
Sıdal Gümüş: Hem de çok. Normalde ketum ve cesaretsiz bir karakterim vardır. Bu festivalde kendin olmayı, bazen hata da yapsan kendinden vazgeçmemeyi ve başarabileceğimi gösterdi.
5) Festivalin “dönüşüm” odaklı vizyonu size ne hissettirdi? Gençler bu dönüşümde nasıl bir rol üstlenebilir?
Aykan Akçay: Festivalin bu seneki dönüşüm odaklı vizyonu bence sürdürülebilir bir festival olmasının bir anahtarıydı. Bunun yolunu hep birlikte aydınlattığımızı düşünüyorum. Eminim ki Bergama’nın her köşesinde festivale güzel yaratımlarla yön verecek ve çeşitliliğini zenginleştirecek gençler var. Onları cesaretlendirecek bir yol bulduğumuza inancım yüksek.
Canan Aydın: Festivalin dönüşüm vizyonu beni çok heyecanlandırdı ve merak duygumu tetikledi. Çünkü “dönüşüm” demek, bu festivali Bergama halkının sahiplenip ileriye taşıması demekti. Başlarda acaba nasıl bir destek gelecek diye düşünüyordum. Ama süreç ilerledikçe fark ettim ki yerel halk aslında Bergama Tiyatro Festivali'ne destek vermek için hazır bir şekilde bekliyormuş. Yani dönüşüm süreci aslında çoktan başlamış. Bu beni çok mutlu etti. Yerel halk bu festivali sahiplendi ve ileriye taşımak için elinden geleni yapıyor. Bundan daha kıymetli bir şey olamazdı bence.
Didem Çetin: Festivalin dönüşümünden elbette çok memnunum ancak burada biraz bencillikle kendi dönüşümüme etkisinden bahsedebilirim. Festivalin "Dönüşüm"ü aslında Bergama'nın gençlerinin dönüşümüne sebep oluyor. Biz Bergamalı gençler, şehrin binlerce yıllık uykusundan şehirle birlikte kalkıyoruz, kalkacağız.
Hüseyin Savcı: Festivalin dönüşüm odaklı vizyonu bana umut verdi çünkü sanatın sadece bir sahne deneyimi değil, aynı zamanda toplumsal değişimin bir aracı olduğunu hissettirdi. Gençler, sahip oldukları cesaret, yaratıcılık ve enerjileriyle bu dönüşümün en güçlü aktörleri olabilir. Yeni fikirlere açık olarak, denemekten korkmayarak ve birlikte hareket ederek, bu dönüşüm serüvenini Bergama için en faydalı hale getirebilirler.
Sıdal Gümüş: Dönüşüm süreci güzel bir başlangıç. Bergama’nın tanımını yerinden oynatacak nitelikte. Bergama denildiğinde akıllara gelen “İzmir’in kuzeyinde kasaba benzeri ilçe, geçilmeyen yer” tabiri bence değişime uğruyor. Bergama, es geçilmeyecek, el uzatılacak değerde tarihi olan, benzersiz bir coğrafyaya ve geçmişe sahip. Ben ve arkadaşlarım da yaşadığımız yeri iyileştirmek ve güzelleştirmek istiyoruz.




6) Festival boyunca sizi en çok etkileyen sahne arkası bir anı ya da bir anını bizimle paylaşır mısınız?
Aykan Akçay: Birden fazla böyle anlar yaşadım. Asla şikayetçi olmayan ve ben ne yapabilirim diye gözlerimin içine bakan 18-25 yaş arası çok güzel bir ekip vardı.Yine de bir an seçerek söylemem gerekirse tüm ekibin cumartesi günü Asklepion’da büyük oyun sonrası vermiş olduğu kare, ben en son yetişebildim ve herkesin aynı anda adımı söyleyerek koooş diye bağırması harika bir duyguydu. Tüm ekibe buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Canan Aydın: Festival boyunca beni en çok etkileyen şey tüm etkinliklerden önce insanların heyecan içinde etkinlik alanında olmalarıydı. Özellikle Asklepion’da olan etkinliklerde ben kapı görevlisiydim ve insanları ekibimle birlikte ilk biz karşılıyorduk. İnsanların saatler öncesinde orada olmaları, geç kalmamak için acele etmeleri, yüzlerinde o heyecan ve yaşayacakları deneyimin mutluluğunu görmek çok güzeldi. Yer yer sohbet ettiğimde o insanlarla bana hep festival hakkında güzel düşüncelerini aktardıklarını ve bunun devam etmelerini istediklerini gördüm. Bu tüm festival boyunca beni en çok etkileyen an oldu diyebilirim.
Didem Çetin: Her sene festivalde kendime yeniden aşık olacağım bir an buluyorum. Bu yılki anım ise Kültür Merkezi’nde, son oyunumuz KHORA sahnelenmeden hemen önceydi. Çok yorulmuştum ve bir banka oturmuştum. Bir süre sonra arkadaşlarım da yanıma oturdu. Hepimizin üzerinde tatlı bir yorgunluk vardı. Sohbet ederken bana destek oldukları bir anda, kafalarını omzuma yasladılar. İşte o an, ekip ruhunun ve birbirimize verdiğimiz değerin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hissettim.
Hüseyin Savcı: Festival boyunca beni en çok etkileyen an, son etkinlik bittikten sonraki o andı. İnsanların yüzündeki mutluluğu görmek, birbirine sarılanları izlemek ve kulaklarımda yankılanan ‘başardık’ kelimesini duymak. O an, tüm emeğin ve dayanışmanın nasıl büyük bir karşılık bulduğunu hissettim ve kendime şunu dedim; "Evet bu an için buradayım."
Sıdal Gümüş: Geçen yıl Asklepion mekân sorumlusuydum. Tiyatro provası yapılıyordu ve o esnada ben de sahne tarafında hazırlıkları yapıyordum. Hava çok fazla sıcaktı. Oyunculardan biri yanıma gelip “Bu sıcakta burada durma, istersen böyle geçebilirsin” diyerek beni yan kulise almışlardı. O beni çok etkilemişti, biraz utanmıştım ama oyuncuların hepsi çok sağduyuluydu. Yanlarına gidip biraz oturmuştum ve sonra işime devam ettim. Bu anımı hiç unutmuyorum.










