"Bir arada izlemek, birlikte hatırlamak" : Engelsiz Filmler Festivali
Festivalin yönetmeni Kıvanç Yalçıner ve program koordinatörü Kaan Denk ile festivalle yollarının nasıl kesiştiğini ve bu seneki seçkiyi konuştuk.
Puruli Kültür Sanat tarafından “Bir Arada Film İzlemek Mümkün” diyerek on birinci kez gerçekleştirilecek Engelsiz Filmler Festivali, Türkiye ve dünya sinemasının filmleri seyirci ile buluşturmaya devam ediyor. Festival bu yıl 20-26 Ekim tarihleri arasında Ankara'da Paribu Cineverse ANKAmall, Goethe-Institut ve 4-5 Kasım’da Eskişehir’de Cinema Pink Kanatlı AVM salonlarında gerçekleşecek. “Kısa Film Yarışması” seçkisi ise tüm Türkiye’den 20-26 Ekim tarihleri arasında eff2023.muvi.com adresinden çevrim içi olarak izlenebilecek. Bu yıl Üretim Kaydı’da festivalin medya sponsorları arasında yer alıyor.🌟
Festivalin yönetmeni Kıvanç Yalçıner ve program koordinatörü Kaan Denk ile festivalle yollarının nasıl kesiştiğini ve bu seneki seçkiyi konuştuk.
Bu vesile ile tanıştığımız için öncelikle sizleri tanımak isterim biraz, önce sinema ile bağınızı sonra da festival ile yolunuzun nasıl kesiştiğini benimle paylaşır mısınız?
Kıvanç Yalçıner: 2000’lerin başından itibaren film festivallerinde farklı görevler üstlendim. Engelsiz Filmler Festivali’ni Ezgi (Yalınalp) ve Emrah (Kalan) ile birlikte 2013 yılında ilk kez gerçekleştirdik, bize katılan arkadaşlarımızla birlikte festivali her yıl düzenlemeye devam ediyoruz.
Kaan Denk: Bu benim ilk festival deneyimim. Aslında bugüne dek sektörün yayıncı tarafında yer alıyordum ve 10 yıldır yaptığım sinema yazarlığını bir yandan sürdürüyorum. Tabii ki sinema sanatıyla kurduğumuz bağı yalnızca bu profesyonel yönüyle yanıtlamak mümkün değil. Çünkü hepimizin bildiği gibi bu sinemayla kurduğumuz bağ, onunla ilgili herhangi bir alanda üretim yapmaktan daha çok tüketme sevgimizden geliyor bana kalırsa. Yolumun kesişmesiyse, bu yılki çalışmalara başlarken Kıvanç’ın beni ikna etmesinin ardından benim de Engelsiz Filmler Festivali ekibine dahil olmamla gerçekleşti.
“Zamanın her türlü filtresinden elenerek günümüze kalan arşiv görüntüleri, tarihi kitaplardan okumak yerine, sokaklarda yaşanan değişimi görerek hissetmemizi sağlıyor.”
Elif Rongen-Kaynakçı
Kıvanç, ilk sorum sana bu yıl Cumhuriyetin 100. yılına özel EYE Filmmuseum’un koleksiyonundan hazırlanan 9 filmin yer aldığı toplam 42 dakikalık özel bir seçkiyi sesli betimlemeli olarak izleyeceğiz. Bu fikrin nasıl ortaya çıktığını ve EYE Filmmuseum ile nasıl çalıştığınızı dinlemek isterim.
Kıvanç: Cumhuriyetin yüzüncü yılını geride bırakıyoruz. Gündelik siyasi, toplumsal gelişmeler gündemimizi büyük oranda kaplıyor, hepimiz doğal olarak hayatımızı doğrudan etkileyen, etkileme potansiyeli taşıyan bu gelişmelere odaklanıyoruz. Fakat diğer yandan yüz yıl önce ilan edilen cumhuriyeti, rejim değişimini o günlere dair görüntülerle hatırlamak bugüne bakarken tarihsel perspektif kazandırması açısından da önemli. EYE Filmmuseum dünyadaki en önemli film arşivlerinden birine sahip. Elif Rongen-Kaynakçı, Engelsiz Filmler Festivali için bu arşivden özel bir seçki hazırladı. Sizin de belirttiğiniz gibi, 9 filmden oluşan 42 dakikalık bir seçki bu ve hem Ankara’da hem de Eskişehir programında yer alıyor. Seçkinin Ankara’da Goethe Institut’te yapılacak gösterimi Ahmet Gürata sunumuyla gerçekleşeceğini de hatırlatmak isterim.
Kıvanç seninle devam edip şunu sormak istiyorum festival bu yıl 11. kez seyirci ile buluşuyor Ankara’nın yanı sıra çevrim içi olarak da filmler erişebilir olacak ve Ankara sonrası kasım ayında Eskişehir’de devam edecek festival. Festivalin çevrim içi ayağından ve bunun işleyişinden biraz bahsedebilir misin?
Kıvanç: Tabii. Çevrim içi gösterimlere biz de diğer festivaller gibi pandemi sırasında başladık. Çevrim içi gösterimler bize tüm Türkiye’ye erişilebilir film gösterimleri yapma fırsatı verdi. Bu yıl da programın bir bölümü, Kısa Film Yarışması, çevrim içi olarak tüm Türkiye’de takip edilebilecek. Çevrim içi gösterimlerin adresi eff2023.muvi.com. Bu adreste Kısa Film Yarışması’nda yer alan tüm filmler 20-26 Ekim tarihleri arasında tüm Türkiye’den izlenebilecek ve salonlarda olduğu gibi Hayal Ortağım uygulaması üzerinden sesli betimleme ile de takip edilebilecek.
Peki Eskişehir? Seçkinin tamamı mı olacak orada?
Kıvanç: Eskişehir’e 4-5 Kasım tarihlerinde, programın bir kısmıyla gidiyoruz. Az önce de söylediğim gibi, Cumhuriyete Doğru seçkisi Eskişehir’de de izlenebilecek. Çocuklar İçin seçkisinin otizm dostu gösterimini tekrarlayacağız. “Kim Mihri”, “Ayna Ayna”, “Umudunu Kaybetme”, “Kerkenez”, “Dereler Özgür Aksın” ve “Öğleden Sonra” ile her bölümden örneklerle Eskişehir’de olacağız.
Kaan, sen bu yılki kısa film ön seçici kurulunda da yer aldın, sana ilk sorum uluslararası kısa seçkisine dair olacak 10 Farklı Ülkeden 14 Kısa Film var seçkide hangi filmler bekliyor bizi biraz bahsedebilir misin?
Kaan: Kısa Film Yarışması bölümü, hâlihazırda sonunda kazananların olacağı bir yarışma olmasının yanı sıra içinde gösterilecek filmleri düşündüğümde programın en heyecan verici bölümlerinden birisi bana kalırsa. Dünyanın dört bir yanından farklı türlerde, farklı niteliklere sahip 150’ye yakın film başvurdu bu yıl. Benim de Aslı Ildır ve Baran Bozdağ ile birlikte içinde yer aldığım seçici kurul için bu çeşitlilik bir yandan keyifli bir yandan da zorlayıcı bir faktördü tabii. Bizde yarışmanın resmi seçkisinde yer alacak bu 14 filmi belirlerken bu çeşitliliği bir zenginliğe dönüştürmek istedik açıkçası. Farklı coğrafyalardan evrensel karşılığa sahip güncel sorunlara değinen filmlerden zamansız komedi öykülerine, yaratıcı yönleriyle dikkat çeken animasyondan farklı sanat dallarını bir araya getiren büyüleyici uyarlamalara dek geniş bir palet ortaya çıktı. Son karar aşamasında başvurular arasında bizi oldukça zorlayan bazı çok iyi filmlerin dışarıda kaldığını da söylemeliyim. Bu tabii ki sonuçta festival izleyicisine sunduğumuz seçkinin zenginliğiyle bizi mutlu eden bir sonuç.
Kısa film yönetmenleri için de önemli bir festival olduğunuzu düşünüyorum çünkü üretimi desteklemek amaçlı ödülünüz var. Katılır mısın bana?
Kaan: Festivallerin yarışma bölümlerinin kuşkusuz ki böyle bir işlevselliği var. Tabii ki biz bu bölümü hazırlarken bu filmlerin birbiriyle bir ödül için yarışacağı gerçeğini göz adı edip ortaya en güçlü seyirliği çıkarmaya odaklanıyoruz. Ancak başvuran ve seçkide yer alan filmler için bunun bahsettiğin gibi maddi yanı muhtemelen daha büyük bir önem taşıyor. Özellikle prodüksiyon ve dağıtım açısından kısa film üreticileri bizimki gibi yarışmalara muhtaçlar çünkü. Film festivalleri, kısa filmciler için hem seyirciyle buluşabilecekleri ilk (ve birçoğu için tek) platform, hem de yine bu sebeple ticari başarının da tek kaynağı görevi görüyor. Şu an yarışmamızda yer aldıkları için iletişimde olduğumuz yönetmenlerin birçoğu bir yandan bir sonraki filmlerinin hazırlık aşamasında ya da finanse etme uğraşındalar. Hatta parasal bir ödül olmasının yanı sıra jüri ve seyirci gözünden bir takdir görmek de birçoğu kariyerlerinin başında olan bu sanatçılar için çok değerli ve yüreklendirici.
Bu yıla özel “İnsanlık Onuru” seçkisi benim de izleme listeme aldığım filmlerle dolu bu seçkinin isminden ve nasıl ortaya çıktığından bahsedelim mi biraz?
Kıvanç: Bir başka yıl dönümünden, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 75. yılı dolayısıyla programda yer verdiğimiz bir bölüm İnsanlık Onuru. Bu yıl dönümünün haklar üzerine düşünmek, konuşmak için bir vesile olduğunu düşündük. İzleme listene almana sevindim açıkçası, hem kısa film seçkisi hem de bölümün uzun filmi “Öğleden Sonra” ile oldukça iyi bir seçki olduğunu söyleyebilirim. Kısa film seçkisinin 22 Ekim Pazar günü 13.00’te Goethe Institut’te yapılacak gösteriminin ardından “Herkes İçin İnsan Hakları” başlıklı bir forum da programda yer alıyor. Engelli hakları savunucusu Selen Doğan, gazeteci Gökçer Tahincioğlu ve Türkiye Sağırlar Milli Federasyon Başkanı Bülent Tekin’in konuşmacı olarak yer alacağı forumun tüm Ankaralılara açık olduğunu hatırlatayım.
On birinci edisyonuna girerken festivalin en önemli özelliği tabii ki de güncel ulusal filmleri erişebilir kılması. Film gösterimleri sesli betimleme ve ayrıntılı altyazılarla destekleniyor. Bu ekipler kimlerdir? Süreçleriniz nasıl işliyor konuşalım isterim.
Kaan Denk: Festivalin başından beri tüm erişilebilirlik hazırlıklarımız için Sesli Betimleme Derneği ile çalışıyoruz. Türkiye’de sesli betimleme üzerine çalışan ilk dernek olma özelliğine sahip SEBEDER bu alanda 20 yıla yakın bir tecrübeye sahip. Yalnızca ulusal filmler değil, programımızda yer alan tüm filmleri erişilebilir bir deneyimle izleyicilerimize sunuyoruz. Bu sayede örneğin bu sene başladığımız Parmak İzi bölümünde Ken Loach’un klasik filmleri “Kerkenez” ve “Yağan Taşlar” da ilk kez erişilebilir şekilde gösterilebilecek. Bu çalışmaların yalnızca güncel filmlerle sınırlı kalmayıp sinema tarihinden örnekleri de kapsamasını ortak sinema hafızası oluşturabilmek açısından da oldukça kıymetli olduğunu düşünüyorum. Böylece yalnızca “bir arada film izlemeyi” değil aynı zamanda birlikte hatırlamayı da mümkün kılabiliyoruz.
Toplamda 43 filmin erişilebilir olarak gösterileceği “Engelsiz Filmler Festivali”nin programında Ulusal Uzun Film Yarışması, Kısa Film Yarışması, Parmak İzi, Kaleydoskop, İnsanlık Onuru, Çocuklar İçin, Otizm Dostu Gösterim ve Cumhuriyete Doğru bölümleri yer alıyor.
👀 Üretim Kaydı’ndan izleme listesi
Kubra, Kubra Khademi, ülkesi Afganistan’dan Fransa’ya göçmek zorunda kalmış bir performans sanatçısı ve artık Paris'te yaşayan bir mültecidir. Sanatıyla hayata tutunan feminist sanatçı, kendi kimliğini ve tarihini araştırmak için bedenini bir araç olarak kullanıyor. Dünyayla ve bedeniyle olan bağı, içinde bulunduğu koşullar tarafından dönüştürülse de sanatı hâlâ mahkûm edilmeye devam ediyor.
Sessizliği Gör, Bir grup işitme engelli insan, şiirsel yaratıcılığın sunduğu doğal imkânlar aracılığıyla Meksika işaret dilini yeniden keşfediyor. Film, bu benzersiz yaratıcı süreci gösterirken biz dinleyicilerin/izleyicilerin işitme engeline has dinamiklerle kurduğumuz mesafeyi belirginleştirmeye çalışıyor. Doğaçlamaya dayalı bu şiir atölyesinin katılımcılarının kurduğu iletişimi takip ederken, hayal gücünün etkisiyle işaret dilinin nasıl da tüm sınırları alt ettiğine şahit oluyoruz.
Canavar, iki küçük erkek çocuğunun dünyasını katman katman bize gösteren film özellikle kurgusuyla dikkat çekiyor. Film müzikleri ise Ryuichi Sakamoto imzası taşıyor.🎹
Dereler Özgür Aksın, halkının kimliği ve kültürü tehdit altında olduğunda ne yaparsın? Film bizi 1979 yazına götürüyor olsa da bazı hisler ve savaşlar ne yazık ki zamansız.🏞️
Hoşçakal Yabancı, büyük bir müzik yayın şirketinin ünlü çalma listesi küratörü Paul’un Amsterdam’ın sokaklarında müzikle ruhunu arayışını anlatıyor.🎶
Umudunu Kaybetme, İngiltere’nin kuzeydoğusunda küçük bir maden kasabası… “The Old Oak” isimli pub, ayakta kalan son pub olmasının dışında madenlerin kapatılmasıyla ekonomik çöküş yaşanan bu zor günlerde kasabalıların buluşabildiği tek kamusal alan olma özelliğine sahip. Bölgeye yerleşen Suriyeli mültecilerle, onlara karşı kulaktan dolma bir öfke beslemeye başlayan kasaba halkını bir araya getirecek mekân da yine burası olacaktır. Bu güncel toplumsal hikâye aynı zamanda, her daim içinde bulunduğu zamanın sorunlarını yakalamayı başarmış Ken Loach’un altmış yıllık kariyerinin son filmi olma niteliğini taşıyor.
Bars, İki zoolog, soyu tükenmiş Anadolu panterini araştırmak üzere Anadolu'da bir yolculuğa çıkar. 40 yıldır fotoğrafı çekilememiş olan parsı görüntüleyebilmeyi amaçlarlar. Bu yolculuk sırasındaki arayışları, kendilerini ve bildiklerini sorgulamalarına neden olur. Aradıklarının Anadolu panterinden çok daha fazlası olduğunu anlayacaklardır.
Kim Mihri, Ressam Mihri’nin boşluklarla ve rivayetlerle dolu hikayesi, kadın karakterlere odaklanan yönetmen Berna Gençalp’in ilgisini çeker. Mihri Rasim Müşfik Açba’nın 19. yüzyılın sonunda Osmanlı İstanbul’unda başlayıp Roma, Paris ve New York’a uzanan hikayesini ortaya çıkarmak üzere, “Kim Mihri?” sorusuyla yola koyulur. Sanatsal çalışmaları ve yaşam öyküsü haksız yere karartılan, kaybolan ve deforme edilen Mihri, arşiv materyalleri, röportajlar ve animasyon sekansları aracılığıyla yeniden canlandırılıyor.