Cazın şehre sundukları:“Şehrin caz hâli”
Akbank Caz Festivali direktörü Gözde Sivişoğlu ile söyleşi.
Herkese merhaba,
Nasılsınız?
Beni soracak olursanız podcast kaydı için stüdyoya girmiş olmanın sevincindeyim.🌝Sizin kadar ben de Üretim Kaydı’nı özledim. 💌 Ayvalık Film Festivali’nde izlediğim ilk film Canavar’da yer yer nereden geldiği belli olmayan bir trompet sesi duyuyorduk, filmdeyken aklıma Akbank Caz’ın bu seneki filmlerinde kapı gıcırtısını bir notaya dönüştürmesi gelmişti.🎶 Not: Sonra sesin nereden geldiğini bulduk tabii karakter bir diğerine “içindekileri buna üfle” diyordu. 💨 Şehre döndüm içimdekileri üfleyemiyorum belki ama üfleyenlere kulak veriyorum. Şehrin farklı yerlerinde tınlayan, beni çağıran müziğin peşindeyim…🎼
İlk olarak festivalin mottosuyla başlamak istiyorum. “Şehrin caz hâli” deyince senin aklına ilk ne geliyor?
Her yerden müzik sesleri ve sürekli konserden konsere giden insanlar, her köşe başında müzik geliyor aslında. Hiç beklemediğiniz anlarda ve yerlerde sürekli karşımıza çıkan caz müzikli anlar geliyor. Vapur, metro, mahalle, kitabevi, galeri vs... Festival kürasyonunu yaparken şehrin sesini ve bize sunduklarını dinliyoruz ve bu diyaloğu otuz üç yıldır taze tutmak için çalışıyoruz. Yaşadığımız yerin dinamiklerini, komünitelerini, sokaklarını ve yeniliklerini çok iyi takip eden bir ekibiz. Ben de İstanbul’u çok gezen ve seven biriyim. Şehrin yeni, eski ve farklı her mekânını bilmeye çalışırım, merak ederim. O yüzden şehrin caz hali deyince benim aklıma İstanbul ve müzik geliyor. İstanbul çok dinamik aynı zamanda büyülü ve gizli hazinelere sahip bir şehir. Birçok mekân ve farklı komüniteler var. Şehrin caz halinde hepsini birleştirmeyi önemsiyoruz. Her sene farklı mekânları, farklı komüniteleri festivalimizde misafir etmeyi, birlikte üretmeyi ve yaratmayı çok önemsiyoruz.
Festival tanıtım filmlerinden devam etmek istiyorum. Filmler hem şehrin caza sunduklarını hem de cazın şehre sunduklarını yansıtıyor. Programa bakınca da şehre yayılan bir “denge” görüyorum sanki bir uçtan bir uca birbiriyle konuşuyor program. Programlama zor bir zanaat, bu dengeyi nasıl sağladınız?
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederiz. Festivalin bir ekip işi olduğuna inanıyorum ve Akbank Caz sürecinde de tüm kararları festival ekibiyle birlikte veriyoruz. Festival içeriğinin sınırlarını, temasını, konuşmak istediklerini doğru anlattığınızda ve anladığınızda tüm denge de kurulmuş oluyor. Bir programı seyirci ile buluşturmak çok önemli bir iş. İletişimden, yaratıcı tasarıma, prodüksiyondan, sanatçı ağırlamalarına, mekân seçimlerimizden, rehberlerimize, finansal yönetiminden, iletişim çalışmalarına kadar her detayın doğru bir akış halinde olmasına özen gösteriyoruz. Programı oluştururken tüm süreci ekipteki çalışma arkadaşlarımın uzmanlık alanlarına danışarak ve detaylandırarak inceliyoruz. Bu aynı zamanda büyük bir süreci yönetmeye çalışırken güvenli hissedeceğiniz bir alan yaratıyor.
Programdan devam edip biraz mekânlara gelmek istiyorum. Ayağımızın alıştığı sahnelerin dışında şehrin nerelerinde konser deneyimini yaşayacağız? Ben kendi adıma bu akşamki Semaver Kumpanya için çok heyecanlıyım, ilk kez orada konser dinleyeceğim.
Şehrin Caz Hali demek bizler için şehrin her yerinde caz demek. Farklı mekânlar, farklı deneyimler, farklı semtler... 33. Akbank Caz Festivali bu sene 33 konser ile 150’yi aşkın sanatçıyı ağırlıyor ve 20’ye yakın farklı İstanbul ilçesine yayılıyor. Beyoğlu’nda Ses 1885-Ortaoyuncular Tiyatrosu’nda bir konser deneyimi ve Lakecia Benjamin gibi cazın geleceğini şekillendireceğinden bahsedilen bir sanatçıyı ağırlayacak. Gelecek, geçmiş bir arada... Yine Kocamustafapaşa’da Çevre Tiyatrosu / Semaver Kumpanya’da besteci, gitarist ve aynı zamanda mimar Mert Pekduraner kendisine eşlik eden yaylı dörtlüsü, davulda Nihal Saruhanlı, bas gitarda Eren Dilli ile sahnede olacak. Farklı sanat kurumlarıyla iş birliğini çok önemsiyoruz. Dolapdere’de yer alan Arter’de sevgili Şevket Akıncı’yı ağırlıyoruz. Kabataş’ta yer alan North Stüdyo’da Hend grubu ile çok samimi bir stüdyo konserimiz olacak. Müzik stüdyoları bildiğiniz gibi her zaman yaratıcı ve üretim merkezleri... Ve muhteşem manzarasıyla tarihi yarımadayı izlediğimiz, şehir sesleri ile Onur Çalışkan’ın klarnet sesinin birbirine karışacağı bir akşamüstü konserimiz CoBac Works Space Terrace Garden’da olacak. Bütün gece bizi davet eden ve şehrin yeni mekânlarından biri olan Frankhan’da da Bosq, Zeynep Erbay ve Recep Şencan herkesi dans ettirecek. Dediğim gibi şaşırtmayı, farklı mekânlarda farklı konser deneyimlerini dinleyicilerimizle buluşturmayı çok önemsiyoruz.
Son yıllarda sektörde dinleyici kitlesinin değiştiğine dair sıklıkla şikayet tadında yorumlar duyuyorum, eh gözlemliyorum da 👀 33. edisyonu olan bir festival için bunu sormadan edemeyeceğim. Dijitalleşen dünyanın avantajları elbette var ama “dinlemek” her çağda önemini koruyacak ve festivaller bunda kilit rol oynamaya devam edecek. Sen festivallerin bugünü ve geleceği için ne düşünüyorsun?
Türkiye'nin en köklü caz festivali olan Akbank Caz Festivali 1991 yılında İstanbul'da düzenlenen konserler ile başladı ve o günden beri dünyanın en önemli caz müzisyenlerinin yanı sıra gelecek vadeden genç kuşaktan yeni isimlere de programlamasında yer vermeye devam ediyor. Bu değerleri kaybetmeden dünyanın değişen, yenilenen beğenilerini ve tatlarını da festivale eklemek gerekiyor. Biz de geçmiş ve gelecek arasında bir denge kurarak ilerliyoruz. Festival bugün paneller, atölyeler, dinletiler ve disiplinler arası projeleriyle çok yönlü bir organizasyon haline gelmiş bulunmakta. Yıllar içinde genişleyen müzikal yelpazemiz kapsamında klasik ve modern cazın yanı sıra elektronik müzik ve dünya müziğinin farklı projelerine de yer vermeye özen gösteriyoruz. Festivalin içeriklerinde de farklı müzik janrları ve farklı disiplinlerin iç içe geçmesi bu anlamda bizim için çok önemli. Dünyadaki festivallerde de bunun örnekleri çok fazla ve artıyor. Dijital şovlar ve müziği destekleyen altyapılar bir kısmı, dijitalleşme ile gelen herkese ulaşabilme hali başka bir kısmı...
Şartlar elverdiği ölçüde bence festivallerin geleceği her zaman yenilenme ve güncellenme halinde olacak. Festivallerin etkisi azalmayacak, daha çok şey ifade edecek bence. Canlı müzik gerçekten çok farklı deneyim. Sahne dinamiği çok başka bir heyecan hem sanatçılar hem de izleyenler için. Konserde sanatçı ile iletişim çok önemli, konser çok başka bir deneyim. Fakat dijital dünya bu deneyimi daha fazla insana ulaştırmak için de bir araç her şekilde. Dijitalleşen, gençleşen ve hızlanan dünyaya da ayak uydurmak gerekiyor.
Dijitalleşme ve değişen alışkanlıklar de festivallerin içeriğine de ekleniyor, festivali zenginleştiriyor. Biz uzun zamandır festivalimizde yer alan konserlerin birkaçını festival sonrası Akbank Sanat’ın Youtube kanalına ekliyoruz. Bu sene de örneğin, 23 Eylül Müze Gazhane’deki Mercan Dede DJ Live set with Secret Tribe açılış konserimiz festival sonrası Youtube kanalımızda olacak ve İstanbul’da izleyemeyen ama festivali takip eden dinleyicilerimizle buluşacak.
Uzun zamandır bu sektördesin Gözde, benim gözlemim senin heyecanının hep diri kaldığı ve yeniye olan merakının hiç eksilmediği yönünde.👀 Sektör olarak zor zamanlardan geçiyoruz, sen motivasyonun düştükçe neye sarılıyorsun duymak isterim.
Bu çok normal bir işleyiş aslında. Sektörümüz dünyada inişli çıkışlı bir sektör. Yaratıcılığın ve üretimin olduğu alanlar bence her konudan etkilenebilir ve ilham alabilir. Zaman zaman yorulabilir, zaman zaman enerji toplar. Doğru zamanı bekleyebilir. Örneğin, ben her dönemde Türkiye’de üretimin yüksek olduğuna inanıyorum, belki bu çalışmaları görmek için uğraşmak ve sanatçıların, yaratıcıların, üreticilerin ve alanda çalışan herkesin gerçekten ne yaptığını iyi duymak ve anlamak gerekiyor. Ayrıca, ben genel olarak çok merak ediyorum Esra. 😊 Dediğin doğru. Her yeri, ülkeyi, her işi, her sahneyi, her sanatçıyı, her etkinliği, her kitabı, her filmi yani aslında kültür-sanat alanında her şeyi takip ediyorum ve asıl önemlisi merak ediyorum. Hem dünyada hem Türkiye’de. Motivasyonum da pek düşmüyor, yenilenme ve güncellenme halini de çok seviyorum. Yeni ne yapabiliriz, bu acaba nasıl olur, kimlerle ne yapabiliriz gibi sürekli kafamda düşünceler var benim 😊 karşılaştığım herkesle de mutlaka paylaşmaya çalışırım, paylaştıkça da üretim artıyor ve motivasyonum pek düşmüyor.
🎧 Mert Pekduraner’in bestelerini tek bir kelimeyle hatta belki kelimelerle ifade etmem çok zor. Aylardır dinliyorum, metronom kullanmadan canlı kaydedilen ve otobiyografik bir anlatıyı takip eden DIALOGUES IN THE DARK isimli albümün hazırlık, kayıt sürecini konu eden Ümit Şahin imzalı bir belgesel de mevcut.
🪕 Mert Pekduraner’e yaylıların da eşlik edeceği konser bu akşam saat 20.30’da Çevre Tiyatrosu’nda biletler için tık tık.
🌟 Yukadans ile tanıdığım Ayyuka, 29 Eylül akşamı Babylon’da biletler için tık tık.
🌝 Mehmet Uluğ Gecesi: İlhan Erşahin & Friends, Mehmet Uluğ’u ve şehrin müzik hayatına bıraktığı derin izleri, aramızdan ayrılışının onuncu yılında anmak için 6 Ekim akşamı Babylon sahnesinde buluşacağız.
✨ Tord Gustavsen Trio, “Köklerimin, birlikte büyüdüğüm ilahilerin, ninnilerin topraklanmışlığı ve duygusallığıyla enerjik bir bağlantı içinde üretildiği zaman; esnemenin ve yaratıcı olmanın organik olarak gerçekleştiğine, yabancılaşma ve katılıktan uzak durulduğuna dair net bir duyguya sahibim.” Piyanist ve besteci Tord Gustavsen, sürekli dönüşümünü sürdüren müzikal ifadesinin ardındakileri bu sözlerle tanımlayınca benim de merakımı cezbediyor. 📌 7 Ekim akşamı, Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesinde.
Haftaya görüşmek üzere!
Ece