Kertenkele Kraliçe'nin Zamansız Masalları: Güneş Özgeç
Merhaba, podcast'in yeni bölümünde konuğum Güneş Özgeç. 🎶
Merhaba,
Tatilin son gününden selamlar. Yolda olanlar yeni bölümü keyifle dinlerken evine ve koltuğuna kavuşanlar ise sayıyı keyifle okuyacaktır diye düşünüyorum. 💌
Podcast'in yeni bölümünde konuğum müzisyen ve prodüktör Güneş Özgeç. Çocukluktan bugüne müzikle ilişkisini, konservatuvar zamanlarını, şehirde geçen günleri ve son albümü "Kertenkele Kraliçe'nin Zamansız Masalları" albümünün üretim sürecini konuştuk.
Ece
2018’den bu yana dinlediğim Güneş’i bu sayıda konuk etmenin mutluluğunu yaşıyorum. 2021 yılında Düş şarkısında “kimse yardım edemez senden başka” derken bugün bile dans etmeye devam ettiğim, Taner Yücel’le birlikte ürettikleri Bir Rüya, keşke daha önce tanışsaydık da ben o klip de dans etseydim dediğim bir şarkı. Sık sık üretim dünyasını sığdırdığı evinden paylaştığı videolarla ve fotoğraflarıyla üretim sürecini ziyaret etme şansımız olurken Ayda Bir Güneş ve Mekân’da Bir Güneş serileriyle de adeta evde üretme hâlini bir konsere dönüştürüyor.
Bugün ise ilk albümüyle bizi selamlıyor Güneş, adı gibi…☀️ “Kertenkele Kraliçe'nin Zamansız Masalları” Güneş, ilk albümüm yayında duyurusunu yapınca bir süre şaşırdım “aaa nasıl yani bu kadını yıllardır dinliyoruz” derken, albümlerin doğru zamanı bulması diye bir olay olduğunu hatırladım. Albümden, Bu Gemi Yandı ve Olmuyor doğrudan üretmekle alakalı diyebilirim, dinlerken bu iki şarkının sözleri sık sık üretmenin hâllerine götürdü beni. Öyledir bir aşk şarkısını dinlerken bile bazen hayatınızda merkezde ne varsa onu duyarsınız bende de öyle oldu. “bunca zaman karşımda duran kimmiş” 🎶 “ama olmuyor”
Kertenkele, zamansızlığı ve anda kalmayı ya da kalamamayı öyle güzel anlatıyor ki albüm çıktığından beri daraldıkça kendimi Kertenkele dinlerken buluyorum. “Ne zamandır var zihnimdeki sorular, ne zamandır var beynimi bu kemiren oyunlar”🎶
Likyalı Kadınlar, Melih Cevdet’in şiiri ve Güneş’in babası Ömer Özgeç’in bestelediği bir parça iken kapak tasarımı Sadi Güran’ın ellerinden. İstanbul Hatırası, Aysel Gürel’in sözleri ve Arto Tunçboyacıyan’ın bestesiyle albümde yer alırken kapağı ise Vardal Caniş’in ellerinden çıkma.
🌟 Şarkı şarkı: Güneş Özgeç ve Kertenkele Kraliçe’nin Zamansız Masalları albümü
Ve Gündüz Düştüğüm Bi' Rüya benim gibi gündüz düşlere dalanlara gelsin diyorum. “düşümde bir yıldız yakaladım.”🌟
Bakalım biz kayıtta neler yakaladık.
Güneş’in çocukluğu müzik dolu bir evde geçmiş. Babası müzisyen annesi de seslendirme yönetmeni, kendisi de yedi yaşında seslendirmeye yapmaya başlayarak kültür-sanat dünyasına girdi diyebiliriz. On bir yaşında da konservatuar eğitimine başlamış. Hâliyle ilk sorum hem bu eğitimin ne kadar zorlayıcı olduğuna dair hem de bu emin adımı o yaşlarda nasıl attığını anlamaya dair oluyor. Güneş, bu adımın öyle emin olarak atılan bir adım olmadığını söylerken bugüne taşınan hislerinden de bahsediyor.
“İkisi de sanatçı olduğu için amatörce bir şey yapmaya korkuyor insan. Ben yaptıkça daha rahatlıyorum. İlk başlarda daha çok onun baskısını üstümde hissediyordum, yaptığımı beğenmezlerse diye düşünüyordum. Hatta albümdeki bazı şarkıları babama daha önceden dinletmemiştim, çıkınca dinlesin ne düşünecek diye merak ediyordum. İlkokul biterken beni konservatuara alın demişim. Babama göre testlerden daralmıştım ve o yüzden istediğimi düşünüyor. Bana göre ise o zamanlar “Fame” dizisinden çok etkilenmiştim. Ve ben konservatuarı çok başka türlü hayal ediyordum hiç de öyle çıkmadı. Dolayısıyla ben bir karar verdim ve artık müzik yapacağım dediğim bir sürecim olmadı. Bunun dışında daha küçükken on bir yaşından önce ne hayal ediyordum mesleğe dair bir fikrim yok. Bana hep çok yaratıcı olduğum söylenirdi, öyle bir çocuktum. Resim yapardım, dergiler hazırlardım, kendi kendime şarkılar söylerdim zaten sanatla uğraşacağım belliydi.”
“Bence bütün okullar yaratıcılığı kısıtlıyor ve insanı zaten kısıtlayan şeyler. Benim hayalimdeki ve filmlerde gördüğüm o eğitimlerde daha bütüncül bir yaklaşım vardı. Fame’de öyleydi ya hepsi dans da ediyordu, müzik de yapıyordu daha paylaşımlı bir şeydi. Konservatuar öyle değil ama diğer okullar da öyle değil zaten hiçbir okul öyle değil. O yüzden konservatuara girmek yaratıcılığımı kısıtladı diyemem bütün okullar bence yaratıcılığı kısıtlıyor. Çünkü zaten bu şu anki dünya düzeninde yaratıcı olmak istenilen bir şey değil. Tabii ki ben iyi ki konservatuara gitmişim, başka bir okula gitmiş olmak istemezdim. Çünkü ne kadar da zor olsa bir sürü şey öğrendim, şimdi klasik müzik yapmıyorum ama çok da seviyorum o ayrı. Şu an keman çalabiliyor olmak mesela bana çok fazla şey katıyor. Hem parçalarımda kullanmam ayrı bir şey hem işte armoni biliyor olmam hem keman çaldığım için diğer enstrümanları çok kolayca hemen çalabiliyor olmam gibi bana binlerce katkısı var, ama çok zordu. Ve korkunçtu.”
Kertenkele Kraliçe'nin Zamansız Masalları
Albümünün isim ilhamı ve “Kertenkele” şarkısından başlayalım mı?
“O şarkı şöyle oldu; ben Göbeklitepe’ye gitmiştim 2019’da. Benim zamanla ilgili bir meselem hep var zaten. Genel olarak bugün şunu şunu şunu yaparım derim, yani normal bir insan ona bakıp onu yapamayacağımı anlar, ama ben anlayamıyorum işte. Muhtemelen albümün bu kadar gecikmesininin sebebi de bu olabilir. Zamana dair öğrendiğimiz bir şey var, bir düzlemde gittiğini sanıyoruz. Ama öyle değil. Göbeklitepe’ye gittiğimde çıktı bu şarkı ki zaten oranın hikâyesi çok etkileyici, o toprakta bulunmak da çok değişik bir his. Orada duruyordum ve taşlara bakıyordum. Taşların üzerinde de o kabartmalar var hayvanlar var ve bir kertenkele vardı bir tanesinde tam ona bakarken ayağımın altından kertenkele geçti, böyle bir anda. Zamanın olmadığını duyumsadım gibi bir his, böyle karnımda küçük bir elektrik çarpması gibi bir his… Ve bu şarkıyı orada yazmaya başladım.”
“Ve sonra albüm yapmaya karar verdiğimde de bir tane A3 kağıt aldım oraya da
zaman (-sızlık) yazdım. Bütün albümün alt teması bu olacak diye. Parçalarım zaten bestelerimdi, onları sıraladım, albümün ismi ne olacak diye düşündüğümde birdenbire bu isim geldi. Kağıda direkt ‘Kertenkele Kraliçe’nin Zamansız Masalları’ yazdım. Sonra dedim ki birazcık çok mu iddialı gibi mi oldu ne! Diye şüphelendim, sonrada yani n’apalım canım, işte bu! Dedim. Ve devam ettim, kendimi eleştirmeyi bıraktım orada.”
Mix/mastering sürecinden bahsedelim mi? Uzaktan yürüttünüz gördüm. Nasıldı sence süreç?
“Mix Alp Turaç, Mastering Erdem Helvacıoğlu. Zaten hep single’larda da beraber çalışıyoruz. Alp, Antalya’da yaşıyor, fakat şöyle bir sistemi var. Bir online platform üzerinden bağlanınca aynı anda projeyi sekronize dinleyebiliyoruz. Son aşamalarda böyle yaptık, çok da verimli oldu bence, hem de zevkli oldu komik fotoğraflarımızda var. Yani mixde Alp’le, masteringde Erdem’le zaten her zaman çok çok harika bir şekilde çalışıp olayları kotarabiliyoruz.”
Albüm tamamlandı artık dediğin bir an var mıydı? Yoksa “tamam” demek zor muydu?
“Çok zordu evet. Zaten son aşamalarda mix sürecindeyiz dinliyoruz, altıncı versiyonu olmuş; ‘Ya orada küçük bir şey daha mı’ diyecek oluyorum ve bunu hissettiğim zaman Alp’e diyorum ki; ‘Ya tamam, şurasını da şöyle yap bana tekrardan daha yollama mastering’e yollayalım.’ Çünkü tekrar tekrar dinledikçe başka şeyler fark etmeye başlayabiliyorsun, sonsuz ve garip bir şey. Bir yerde insanın kendini durdurması gerekiyor yoksa hiç bitmez ve hep daha iyisinin peşinden koşmak gerekir. Ben bunu bildiğim için bir yerde artık ‘tamam’ diyorum. Bu oldu bir daha dinlemeyelim, tamamız.”