Herkese merhaba,
Yılın son bölümünden selamlaaaaar. Yeni yıl dilekleri, istekleri ve hedefleri belirlendiyse 2024’e son günler.👀 2024’te başarırsam mutlu olacağım önemli iki şey var; birincisi erken uyanmak ikincisi daha az kahve içmek. İkisi birbirine zıt kutuplar, farkındayım. 🧲 Yeni yılda merakla beklediğim konserler ve yeni oyunlar var. Ocak ayının ilk haftası epey yoğun geçecek gibi gözüküyor. 2023’ü uğurlarken geçen sene ilk kez sayı olarak kitap okuma hedefi koymuştum ve onu aştım. 🎉 O yüzden bu başarımı bir 2023 kitap seçkisiyle taçlandırdım. Merak eden varsa buyurunuz. 💌
Satırlarımı iki “erkek” yönetmenin kavgasıyla meşgul etmeden, sevgili Çiğdem Mater’e yeni yıl kutlama dileğimi buradan iletmek isterim.🎄 “Özgür bir gökyüzüne.”
Ec
Emrah’ın ismini ilk kez 2017’de Vişne Bahçesi oyunuyla duymuştum. Daha sonra Hayaletler, Suçlular, Görülmüştür, Silsile ve Abluka gibi filmlerde de kendisini izledim. Emrah’ı geçtiğimiz yıl ise tiyatro sahnesinde Ama, Mahkumlar ve Yok Olma Çağı oyununda izledim. Kendisini Hayaletler’de yüzüne tükürme isteğiyle Yargı’da ise “vah vah” diyerek izleyenler vardır. Bu sene ise Kuru Otlar Üstüne ve Cam Perde filmlerinde kendisini beyaz perdede gördük. 👀
Emrah, yılın son bölümünde eşlikçimdi. Oyunculuğa nasıl başladığı, ÖKM sahnesi, audition ve set anıları, sahnede olmak derken bir oyuncunun zamanının büyük kısmını harcadığı “beklemek” dediğimiz “olay” podcast’imizin temel konusu oldu.
Bu bölümü güneşli bir ekim gününde Postane stüdyosunda kaydetmiştik. Bakalım neler kayda geçmiş.👀
Ankara doğumlu olan Emrah, çocukken oyun kuruculardanmış. İçindeki oyunda kalma dürtüsü de ta o yaşlardan geliyor -ve bana sorarsanız- “onu sahnede diri tutan da” bu dürtüsü. İstanbul Üniversitesi Sosyal Antropoloji bölümü mezunu Emrah’ın oyunculuğa adım atması da öğrencilik yıllarında üniversitenin öğrenci kulüplerine bağlı ÖKM Sahnesi (Öğrenci Kültür Merkezi) ile başlıyor. Ben de aynı üniversiteden ve aynı fakülteden mezunum. Ne yazık ki benim fakülteye adım attığım sene ÖKM Sahnesi kapanmıştı. Onu Ankara’dan İstanbul’a doğru bir yolculuğa başlatan ise konservatuvar okumak istediği. Ama hepimize söylenen sözler ona da söylenmiş “aç kalırsın, altın bilezik başka bir bölüm oku hobi olarak yine yap.”
“İstanbul Üniversitesi Sosyal Antropoloji Bölümü’nü kazandım ve gider gitmez tiyatro kulübüne bir arkadaşın gazıyla gittim diyeyim. Ve inanılmaz bir ortamdı. Yani harikalar diyarına düşmüş gibi hissettim. Konservatuvarı falan da unuttum ÖKM Sahnesi’nde harika bir ortam buldum çünkü hem okul gibi hem çok eğlenceli ve bu işi başka bölümler okuyup hâlâ sürdüren oyunculuk yapan insanların da geldiği gittiği bir yerdi. Ve bizim şöyle bir avantajımız vardı, İstanbul Üniversitesi’nde Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü var biliyorsun. Oranın bölüm başkanı, şimdi artık değil, Kerem Karaboğa bizim de hocamızdı. Oyunlar yönetmeye başladım artık, kulübün abisi oldum, hocası oldum. Birçok insanın da kulağına o zehri kaçırdım.”
“ÖKM’de devam ederken insanlara yedi sekiz yıldır tiyatro kulübündeyim dediğimde “Ne güzel ya” falan oluyorlardı ve bir titrim olması, en azından bir diplomam olması gerektiğini fark ettim. O zamanlar çok önemliydi, şimdi o kadar önemli değil, yani şükür ki. Ve dedim ki yüksek lisans yapmalıyım. Bahçeşehir Ünviersitesi’nde İleri Oyunculuk Bölümü’ne girdim. Diplomamı da aldım ve evet daha fazla ciddiye alınır oldum.”
Yer aldığı ilk film 2008 yılında seyirci ile buluşan Hüseyin Karabey yönetmenliğindeki “Gitmek: Benim Marlon ve Brandom” filmi. İlk filminden sonra da Karabey, Emrah’ın yeni yönetmenlerle tanışmasına kapı aralamış. Hayaletler filminde beni aşırı gıcık eden bir karaktere hayat verince hem filme dahil olma sürecini hem de karakterini konuştuk.
“Orada yine aslında bakarsan iş dönüp dolaşıp yine Hüseyin Karabey’e geliyor. Hayaletler filminin yapımcısı Dilek Aydın başka bir kısa film projesi için benim şartlara uyan bir oyuncu önermesini istiyor Hüseyin’ den ve o da sağ olsun beni öneriyor. Bahsi geçen film olmuyor ve bir şekilde ben Dilek’in kafasında kalıyorum. Sonra Dilek’ten bir telefon geliyor diyor ki, ‘Emrah böyle böyle bir projemiz var, Azra Deniz Okyay ilk filmini çekecek, bir tanışalım mı?’ ve kalkıyorum gidiyorum ben. Hatta daha sonra Dilek şunu demişti, sen de benzer bir şey dediğin için eklemek istedim. ‘Ya biz seni ilk gördüğümüzde çok sevdik ama hani çok da tatlı bir adam, bu kötü karakteri nasıl oynayacak acaba da dedik!’ Diyerek kendi aralarında konuşmuşlar.”
“Bağımsız film olunca, yapıp bir kenara koyuyorsun ve beklemeye başlıyorsun. İki yıl sonra, üç yıl sonra izleyebiliyorsun. Hayaletler de inanılmaz hızlı ilerledi o süreç kasımda bitirdik, pandemi oldu, o sırada post süreci devam etti ve 2020 yılında Venedik Film Festivali’ne seçildi film. İnanılmaz güzel bir haberdi ama biz gidemedik pandemi olduğu için. Ve film ordan ‘En iyi film’ ödülü ile döndü. Daha sonra hayatımdaki en güzel günü yaşamama sebep olan 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali oldu. Orada işte ben de dahil olmak üzere toplam 5 ödül aldık.”
Nadir Sönmez, kendi yazıp yönettiği tiyatro oyununu, 2022 yılında Esme Madra, Öner Erkan, İlda Özgürel, Emrah Özdemir ve Büşra Albayrak’la beraber filme uyarlamıştı. Emrah ile hem oyuna nasıl sonradan dahil olduğunu hem de İstanbullu sanatçıların özel hayatlarına, kariyerlerine ve toplumdaki yerlerine alaycı ve gerilimli bir bakış sunan bu oyuna dair konuşuyoruz.
“Ama, biliyorsun sahnede dört kişiyle başlamıştı. Daha sonra pandemi süreci tiyatroyu da etkileyince Nadir bunu kısa bir versiyon olarak filme çekmek istemiş. Oyunda yer alan İlda vesilesiyle ben de ilk filme dahil oldum. Benimle birlikte Büşra Albayrak da eklenmişti. Aslında bakarsan bir tiyatro provası süreci gibiydi her şey. Biz sete çıkmadan önce yaklaşık iki hafta boyunca buluşup sürekli o sahneyi prova ediyorduk. Süreç olarak da tiyatroya değil de filme hazırlık gibi oldu. Haliyle ilk defa filmle icra etmiş oldum rolümü. O da çok keyifliydi ama tiyatrodaki hali bir tiyatro metni olduğu için tiyatroya daha çok yakışıyor bence Ama. Bir de çok pratik bir oyun. Kostümlerimizi alıyoruz gidiyoruz, aksesuar, dekor falan yok. Filmini izlemekten de çok keyif alıyorum tekrar tekrar, tekrar tekrar oynamaktan da çok keyif alıyorum. Tabii Nadir’le oyuncu olarak çalışmak da çok keyifliydi. O oyuncunun alanını biliyor, tahmin ediyor, oralara çekmeye çalışıyor, zorluyor ve bunu çok tatlı bir şekilde yapıyor. Nadir kamu spotu çekse yazsa onda bile oynarım. 😀”
Cannes havası alıp gelen Emrah’a tabii ki de önce neredeyse tüm oyuncuların audition macerası yaşadığı o süreci sordum. Sonrasında da hem set deneyimini hem de çektikten sonra yıllarca filmi görmeyi beklemenin nasıl bir his olduğunu kayıtlara geçirdik. Daha önce Ahlat Ağacı için audition veren ama filmde yer alamayan Emrah, bu film için audition vermeye giderken yine aynı kaderi yaşamamayı dilemiş.🙃
“2020 senesinde pandemi devam ederken Kuru Otlar Üstüne için audition vermem istendi. Bir taraftan tabii ki çok sevindim ama bir taraftan da o olmayınca yaşadığım hayal kırıklığını tekrar mı yaşayacağım acaba ya olmazsa diyerek gittim ama zaten o andan itibaren başlıyor, yani audition ile bir şekilde Nuri Bilge Ceylan sinemasında olduğunu anlamaya başlıyorsun. Her şeyin ne kadar özenli ne kadar üstüne düşünülmüş olduğunu. Dediğin gibi çok kalabalık bir cast olduğu için birçok oyuncu auditiona girdi. Ve karşısında bir kameraya bir audition vermedik her şey düşünülmüş, tasarlanmış senin oynaman için. Zaten bütün şartlar oluşturulmuş bir ortamdı bunu audition’a gelen diğer oyuncu arkadaşlarım da söyleyecektir diye tahmin ediyorum. Sette de bir yerde onun devamı gibi. Yönetmen bütün şartları oluşturuyor çok öğretici oluyor, anlıyorsun sinemanın aslında bir yönetmen sanatı olduğunu. Yani orada yaratmak istediği dünya, senin ona girebilmen çok keyifli bir süreçti benim için.”
Bu yıl işlediği konu itibariyle bir tartışma alanı açan Fikret Reyhan isimli Cam Perde’de Emrah’ı izledik. Filmin ondaki yerini kayıtlara geçiriyoruz.
“Filmin tartıştırdığı konu kadına şiddetle alakalı. Şiddet göstermeden, senaryoda şiddet sekansı neredeyse hiç yokken filmin o hissettirdiği o gerginlik ve seyirciyi sürekli tetikte tutuyor olması senaryoyu ilk okuduğumda beni çok heyecanlandırmıştı. Çok fazla tartıştırıyor, aslında bakarsan bu tartışmalarda kadına şiddet konusunda rengimizi tarafımızı belli eden bir şey olduğunu da görüyorum. Çünkü her gün yaşadığımız bir şeyi aslında çok da göremediğimizi fark ediyorum, tamamen isimlerden sayılardan ibaret bir durum gibi bakıyormuşuz. ‘Aslında her şeyi de bilmiyoruz’ ya da ‘o kadar empati kuramıyoruz’u tartıştıran bir film olduğu için, bunu yaptırmak istediği için ve de oyunculuk yönelimleri olarak da bunu çok iyi yaptığını düşünüyorum Fikret’in.”
Bölümün tamamını Spotify’dan dinleyebilirsiniz.
Emrah’ın bölüm sonunda önümdeki not kağıtlarına bakıp “ben bayağı bir şey yapmışım galiba” demesi buranın var olma amacını tekrar bana hatırlattı.
“Geriye dönüp bakıyorsun ve bir de kendimize haksızlık yapmayı çok sevdiğimiz için hâlâ kendimize yükleniyoruz. Her bir süreç yani o işsiz kaldığımız, hiçbir şey yapamadığımız, atalete düştüğümüz dönem bile aslında bakarsan bir öğretici bir tarafı oluyor. Ve dönüp bakınca senin önündeki notlara, bunlar iyi ki olmuş, iyi ki sebat etmişim, iyi ki vazgeçmemişim. Birçok oyuncu arkadaşım için de böyle. Maalesef zaten yaşamak bile bu ülkede başlı başına bir beceriyken biz bu işi çok zor bir ülkede yapmaya çalışıyoruz. Ne yapıyorsanız yapın, yaptığınız hiçbir şey kıymetsiz değil, muhakkak öğretici bir tarafı var.”
20’likle beraber bir seneyi daha geride bırakıyoruz. Geçmiş ajandalara doğru bir keşfe çıkarak seneyi nasıl uğurladığımıza buradan bakabilirsiniz.
Bu Hafta Ne İzlesem?’in 183. sayısında yönetmen Umut Subaşı’nın “içinde yaşamak istediği film”e bakalım. Bu arada bir not: Gelecek bölümde konuğum Umut Subaşı. Subaşı’nın ilk uzun metraj filmi “Sanki Her Şey Biraz Felaket” MUBI’de yayında! Bölüm gelene kadar izlemeyi unutmayın. Filme dair önden bir söyleşi okumak isterseniz sizi Altyazı’ya alalım.
Begüm Kakı’nın son dosyası yayıncılık dünyasında 2023’ü mercek altına alıyor. Buradan okuyabilirsiniz.
Oscar Boy Sordu: “2023’ün En İyi 50 Filmi” ben de yanıtladım. TIK TIK.
Argonotlar, 2023 seçkileriyle bu yıla veda ediyor. TIK TIK.
vesaire iftiharla sunar: 2023’ün en iyi kitapları
Gevende’nin 20. Yıl Konseri’ne çok az kaldı! ÇOK heyecanlıyım. Aaa nerede ben duymadım görmedim diyenlere. Zorlu PSM, 13 Ocak 2023.
🎄 Güzel bir 2024’e. 🥂
Yönlendirme için teşekkür ederiz 🎈